17 Mayıs 2012 Perşembe

Bugün benim doğum günüm.

Yani 18 mayıs.
Ve doğum günüme sürpriz yapmayı çok seven sevgilim sayesinde aptal bir sırıtışla girdim :)
en yakın arkadaşım ilk kutlama geleneğini bozmamak için 12 ye çeyrek kala aradı beni onunla derin bir muhabbete girmiştim ki kapı çaldı, bu saatte çalan kapıyı çocukluğumdan beri sevmem ve kimseyi beklemiyordum, telefon elimde kapıya koştum, aslında evet koşmadım, önce çalsın biraz daha diye bekledim ikinci çalışta koştum, "kim o?" diyorum ses yok, amaan ölcek değilim heralde diyip kapıyı açtım, ayaklarımın önünde bir pasta mumlar ve minicik yavru bir  peluş fil,kafamı kaldırıp sevgilimle göz göze geldim, tepkisizlikten kaldım tabi her zamanki gibi, o da garibim alıştı bu aptallaşan hallerime,telefonu kapadım, hemen sarıldım, ne yapcağımıda şaşırdım, çocuğu bi içeri davet et dimi , yok kapadım kapıyı salak gibi bakıyorum yüzüne, mumlar söndü söndü diye deliriyor o da , sonra pastayı önüme tuttu ve üflememi istedi, hayatımın sonuna kadar bu adamın aldığı pastayı üflemeyi diledim bende... Hayatımın sonuna kadar da bu dileği dilemeyi diledim sonra... Hayatımın sonuna kadar tükenmeyecek bir aşk olsun istedim. Hayatımın sonuna kadar, canımdan çok sevdiğim ve seveceğime inandığım sevgilimin yanımda kalmasını istedim.
Küçük şeylerle mutlu olacağımı bildiği için mi böylesine seviyorum onu, yoksa her şartta ve her koşulda beni mutlu edebilecek güçte olduğu için mi...
Aslında bunlar tek bir neden olamaz ancak ben bu adamı neden seviyorum inanın bilmiyorum, öyle çok neden var ki onu sevmem için.
Kızdığım, sinirlendiğim, kavga ettiiğimiz o anlarda bile onu sevmediğimi düşünemiyorum.
İnsan birini gerçekten sevdiği zaman aklına sevmeme gibi bir düşünce bile yerleşmiyor sanırım. Ona öyle çok alıştım ki, onun kokusunu öyle çok benimsedim ki, kendi kokum gibi... Benim bedenim gibi... Benim yüreğim gibi sanki o. Ve insan kendinden , yüreğinden ne denli uzaklaşabilirse ancak o kadar uzaklaşabilirim ondan... İnsan kendini kaybetmekten ne derece korkarsa o kadar korkuyorum onu kaybetmekten. Onun elleri olmadan ellerimin bir işe yaramayacağına inanıyorum ve bunu ona söylediğim de "o eller yazı yazsın mümkünse" demişti bana... Ve ben sol elimi tutmasını , sağ elimle yazabilceğimi söylemiştim bu düşünceli ve saf bir sevgiyle bana bakan adama...

Bugün benim doğum günüm...
Kendini aşırı seven biri olarak, kendine hiç kıyamayan biri olarak ve belki de ilgiden mutlu olan biri olarak 24 saat boyunca şımaracağımı bile bile, hazır aşırı duygusalken bunları yazmak istedim.
Anlatmak istedim belki de, nasıl bir adamla var olduğumu.
Hayatıma girdiği ilk saniyeden itibaren bana mucizeleri inandıran bu adamın beni tek bir gülüşüyle, tek bir cümlesiyle, ve en sevdiğim pasta olan frambuazlı pastayla beni mutlu edebildiğini :))

Bugün benim doğum günüm, ve o adam iyiki var... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder