16 Haziran 2012 Cumartesi

Canım sevgilim

Bir süredir yüreğimin  üzerinde bulutlar geziyordu. Aslında severim bulutları, bulutlardan çok severim hem de. Bulut demek benim tüm hayatım demek çünkü... Bulut demek benim tüm geçmişim ve geleceğim demek. Ama sevememiştim bu sefer, içimde büyük bir kasvet, büyük bir huzursuzluk ve üzerime çöken bir mutsuzluk vardı çünkü. Gözlerim  her seferinde dolu dolu oluyor, kalbimi nedenini bilmediğim bir sezgi sıkıştırıyordu. Mutluluk ve huzur ne zaman uzaklaşmıştı benim yüreğimden bu denli bilemiyordum. Üzerimde nedensiz yorgunluklar vardı, belki de  bilmeyi ertelediğim nedenler... Hayallerim örseneledursun içimde bitmek bilmeyen bir sevgi vardı. Kırgınlıklarım, kırdıklarımla eşleşiyordu. Ve anneannemin sesi yankılanıyordu kulaklarımda, bir zamanlar bana kurduğu cümle eşliğinde, "hep kırgınlıklarından bahsediyorsun, kırdıklarından haberin yok" Ve bir kez daha kendime getiriyordu bu cümle beni. Bir kez daha ayak parmaklarımdan başlayarak titretiyordu tüm bedenimi.
Çok sevdiğim bir adam var hayatımda...
Canımdan çok sevdiğim bir adam.
Ve onu farkında olmadan kırdığım bir zaman dilimi...
Canım sevgilim, diğer yüzüm... Onu kaybetceğimi anladığım o saniyelerde gözümden akan yaşlarla gelmiştim kendime. Kaybetmek istemediğimi biliyor ancak dillendiremiyordum. Sadece anlamasını bekliyordum. Yüzüne baktığımda anlasın istiyordum. Ben konuşmayayım o anlasın istiyordum. konuşmaktan tükenmiştim, sadece sarılsın istiyordum. Bir sarılış, kuracağım binlerce cümleye bedeldi çünkü. Konuştukça bir boşluğa doğru yuvarlanıyorduk, ve ben o boşluktan nefret ediyordum. O değil miydi aylar önce beni o boşluktan çekip kurtaran, o değil miydi beni yeniden gülümseten, bana yeniden hayaller kurdurtan? Yine bunları istiyordum. Yuvarlanmakta olduğumuz bu boşluktan beni yine onun kurtaracağına inanıyordum. Nedensizce düşmüştük çünkü... Bir nedenimiz yoktu. Birbirimizi incitmiştik, ancak fiilen yapılmış bir eylem, ya da sevgisizlik yoktu bundan emindim.  "Ne düşünüyorsun?" diye soruyordu, düşünmüyordum, düşünemiyordum, sadece o anın telaşına kapılmıştım. Ve düşünmek öylesine zorlu bir eylemdi ki... Gayretkeş bir halde dudaklarımın arasından "üzülüyorum" diye fısıldadım.  Bir kelimeden öte... Bir eylemden öte... Bir duygudan çok öte... Bir yakarıştı bu. Sarıldı bana. Sımsıkı sarıldı... Güç verircesine, kimliğini kanıtlarcasına sarıldı. Bütün sarılışlarından, bütün dokunuşlarından daha da anlamlıydı bu. Gözyaşlarım omzuna düşerken tek hissettiğim güvendi. Ve bu adamın kollarından daha büyük bir güven yoktu benim için. Bundan emindim. Ve bu kolları kaybetme ihtimali, bu yüreği kaybetme korkusu bütün korkulardan daha ağır basıyordu. Ama onun bedeninden bedenime yayılan sıcaklık, o anın varlığı yüreğimi okşamıştı. Gözyaşlarımı elleriyle sildi. Hayatıma hayat katan eller ilk kez gözyaşlarımı siliyordu... O elleriyle gözyaşlarımı siliyordu. O sadece bunu yaptığını sanıyordu, oysa bir ömür bahşediyordu bana farkında olmadan, farkında olmadan bütün bulutları ve bütün kasveti de siliyor, sahip olduğu tek buluta yaşama sevinci veriyordu.
Sarıldım o adama...
canımdan öte gördüğüm, gerçek bir sevgiyle bağlandığım o adama sarıldım.
hiç bırakmadım onu.
Bırakmayı da hiç istemedim.

-Özelliğine özellik kattığım, nefesime nefes katan adam. .Ellerin olmadan bu eller tek başına  gözyaşlarımı bile silemiyor, görüyorsun. Söylemiştim sana, ellerin olmadan bu eller bir işe yaramaz diye. Ellerin olmadan yürüyemem, nefes alamam, dokunamam , hissedemem ben... Ve bu bir türlü yoluna girmeyen hayatımda, senden başka soluklanacağım, mutlu olacağım bir beden daha yok. Gülümsemenden daha öte bir arzu yok benim için. Sevgilim, canımdan öte, yuvamsın sen benim. İçine girdiğimde huzurlu olduğum mabedimsin. Sen benim korkularım ve heyecanlarımsın. Kendimi iyileştirdiğim sığınağımsın... Gitmediğim, gidemediğim, gitmeyi hiç istemediğim dünyamsın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder