- Bu
da solundaki kırgınlığın yazısı olsun.
Tütün kokan ağzının kıyısından öptüm,
saçlarında gezdirdim ellerimi. “Seni artık hiç sevmeyeceğim” yazan ellerimle
sevdim gözlerinin altındaki kırışıklıkları. Bana ait olmayan, olamayan tüm
zamanları saatinden okudum. Geçen her dakikayı, içime işledim iğne oyası gibi.
Ben, adını unutmuş, kim olduğunu unutmuş, o filmin küçük kadını, sol
dirseğimden güç alarak izledim uykulu yüzünü. Öptüm; genzime doldu gözlerinin
yeşili. İçimden bir dua geçirdim, uyanınca gerçek olamayacağını düşünmeden.
İçimden bir dilek diledim, hiç uyanmamak istedim. Bir sigara yaktım, beraber
içtiğimiz izmaritlerin üzerine kül döktüm. Bir sigara daha yaktım, içime döktüm; yandım. Birkaç
saat önce beni öpen dudaklarına fısıldadım. Kirpiklerine kondum, gözlerinde
hangi filmin oynadığını bilmeden. Uykunun üzerine uyudum.
Sarıldım sana, sıkı sıkı. Bir daha
sarılamam korkusuyla. Nefesinle doldurdum içimi, genzimdeki gözlerinin yeşilini
unutarak. Solundaki kırgınlığından öptüm seni, seni kırdıkları, incittikleri
yerden baktım sana. İlk kez hiç kızmadan ve ilk kez içimdeki şefkatle baktım
sana, dudaklarının titreyişinden öptüm. Dudaklarımı titreten adamın, titretilen
dudaklarında aradım kaybettiğim tüm o güzel zamanları; belki on dokuzumu belki
yirmi üçümü. Bir ağustosun en sıcak
gününde asılı kaldım. Kendimi astım bir takvimin orta yerinde. Bir mevsimle ,
bir mevsimde boğdum kendimi, hiç bilmediğim o evde.
“birini bu kadar çok sevebilir misin?”
sorusunu sorduğunda vazgeçtim kendimden, hiç söylenmemiş “evet, hem de çok”
cümlesinin içime aktığı o vakitte korktum. İçimden konuştuğum zamanlara bir yenisini
daha ekleyerek, ve söylediğin gibi sesimi hiç çıkarmayarak söyledim sana “kendine
iyi bak” . Çok şey bıraktım orada. Ve o
evde bıraktım, en büyük kavgamı. O evde
bıraktım, içimin tüm sancısını. O evde bıraktım kendimi, kendime iyi
bakamayacağımı bilerek. Gözlerimden süzülen her damlayı sana armağan ettim, odanın
gökyüzüne bıraktım. Dudaklarımdaki kahkahaları cebine koydum, tuttum ellerinden, ruhuna dokundum.
-Ve gece yarısı sıfır bir otuz birden bildiriyorum adam, sana asla bilemeyeceğin tarafınca kırılmış büyük bir kalp bıraktım. Tuttum o kalbin yazısını yazdım. Sana vardım, ben sana hep var-dım.
bulut.
İlginçtir!
YanıtlaSilSürükleyici anlatımın ve betimlemelerin çok manidar olurken, bir o kadar da heyecan verici. Gidişhatının akıbetini bilemem ama bu konuda uzmanlaşmaya doğru yol açacağını düşünüyorum ki sanırım o ruh halinin içindesin bile.
Belki...
Gecelerdir seni huzurlu kılan, kahvelerdir belki içini ısıtan. Müzik te ister olur o vakit, yanında çınlayan...
O vakit...
Eksik olmasın kelimeler ve huzurlu geçen geceler...
Ne de güzel bir yorum ! :)
SilTeşekkürler, çok.