23 Temmuz 2012 Pazartesi

Kırgınlık

Aslında şuanda farkında olmadan dünyanın en berbat hislerini okuyorsunuz. Ve elbette ki kelimelerine, cümlelerine dahi sansür uygulayan bir insanım artık. Bir ağız dolusu küfür biriktiriyorum ağzımda, ancak dile getirmeden yutuyorum onları. İnsan hep mi böyle olur kırgın olduğunda? Hep mi yutar kelimelerini? Bu kaçıncı kez susuşumuz acaba... Kaçıncı kez bir şeylerin üzerine peri tozları yağışını bekleyişimiz?  Daha kaç kere daha mucizeler bekleyeceğiz her şeyin mükemmel olması için?

Belki ben fazla mükemmelliyetçiyimdir, belki ben küçük cümleleri, küçük bakışları ve bu dünyada beni küçücük hissettirecek hiçbir şeyi kabul etmiyorumdur. Ve bunların hepsini sorun olarak gören bir ben varımdır. Ve sanırım sadece ben varım.

Düşünüyorum. Başkalarının kurarken düşünmediği cümleleri düşünüyorum. Fütursuzca ağızlarından çıkan, nereye,  ne şekilde ve hangi şiddetle gideceğini bilmedikleri ve düşünmedikleri cümlelerin içimde yarattığı o derin boşluğu düşünüyorum. Ve o boşluk öylesine derin, öylesine hafif ve bir o kadar da şiddetli açılıyor ki içimde... Dışarıdan bakıldığında küçük,anlamsız, ancak içine girdiğinde büyük ve can acıtıcı. Küçük şeyler de mide bulandırmaz mı zaten? Küçük şeyler büyüyerek acıtmaz mı insanın içini? Küçük şeyler, büyük sorunlara gebe değil midir?

İnsanlar diyorum, insanlar... Neden herkesin farklı olabileceğini ve buna saygı duymaları gerektiğini hiç düşünmüyor şayet düşünüyorlarsa neden buna uygun olarak konuşmuyorlar? Mütemadiyen bir boşluk açılıyor içimde... Dolduramadığım bir boşluk geliyor, bir yumru gibi boğazıma saplanıyor. Gözlerimi dolduruyor. Küçücük bir cümle, beni sırtına alıp farklı farklı şeyler düşündürüyor. İçimi deşiyor. İnancımı zayıflatıyor.

Yorgunum... Küçük şeylerle uğraşamayacak kadar yorgun zira küçük şeylerin içimi acıtmasına izin verecek kadar da aşık. Bir başkasının, benim gözümde tamamen başkasının kurduğu bir cümle neden etkiliyor beni böylesine bilemiyorum. Haddi olmayan insanların, had bildirme yarışında galip gelmek mi hazmedemediğim? Yoksa susuşlarımın vicdanı mı bu yaptığım ? Neden bu kadar değiştim? Neden bu kadar sessiz ve durağanım? Sahi, bu aynada gördüğüm bensem eğer, içimdeki kim?

İçimi deşiyorlar. İnsanlar zaten hep içimi deşiyorlar. Ben mutlu olduğumda geliyorlar, mutluluğumu alıp gidiyorlar. Ve bunu farkında olmadan, bilinçsizce yapıyorlar. Nasıl bir bilinçsizlik bu? Bir insan bir insanı kırmayı nasıl bu kadar kolay becerebilir? Ya da bir insan, sıradan bir cümleden nasıl bu denli etkilenebilir?


İleriyi düşünüyorum. Uzun zaman sonraları... Uzun ve gidilmeyi beklenen yolları. Karşıma hep bir cümle çıkıyor. Sahibinin ağzından izinsizce ve günahkarca çıkan bir cümle bütün hayallerimin ortasında bana gülümsüyor.

Sormayın o cümleyi...
Bir cümle işte. Bu kadar mühim mi? Beni kırmış olması, beni üzmüş olması, içimi deşip geçmiş olması yetmez mi?

Biliyor musunuz, bizim buralarda insanlar çok çabuk unutuyor...
Çok çabuk üstünü kapatıyor.
Her şeyin.
Bazen büyük kavgaların bazense küçük ama aslında büyük cümlelerin...
Her şey unutuluyor.
Ama o kırgınlık, o an hissettiklerim hep kalıyor.
Hiç gitmiyor.
Gitmiyor.

-bulut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder