5 Ağustos 2012 Pazar

Aşk Güzel Şey

Bazen nasılda kıskanıyorum onu, nasılda onun yerinde olmak istiyorum bir bilseniz. Kendi sevgimle övünüp, onun yerinde olabilmeyi düşlüyorum. Bazen de o benim yerimde olsun istiyorum. Onun sevgisiyle övünüyor, Çok sevilsin istiyorum. Sonra bir bakıyorum iç içeyiz onunla. Bir bütün gibi... Ayrılması muhtemel olmayan, ancak ve ancak iç içeyken etrafa ışıltılar saçan bir bütün gibi. Sanki bütün parçalanırsa bütün büyü bozulacak gibi.
Bana peri annenin elleri değdi biliyor musunuz? Sahi nereden bileceksiniz? Peri annenin yardımıyla hayatımın en berbat anında, prensin balosuna gitmeye hak kazandım ben. Prens benim oldu. Ben prensin. Yalnızca masallarda olduğuna inandığım bir çarçabuklukla tüm hayatım değişti çünkü. Vazgeçmekten, kaybetmekten korkacağım kadar değişti üstelik. Her sabah gözlerimi açtığımda "iyi ki" dememe neden olacak, dünyaya geldiğim saniyeden itibaren cümle içinde kurduğum yahut içimden geçirdiğim tüm keşkelerimi öldürecek kadar değişti.
Bazen bütün insanlara üzüldüğüm de oluyor. Çünkü yeryüzündeki hiçbir canlı dünyaya benim bakabildiğim gibi bakamıyor. Benim gözlerimin içinde saklı bir gerçek var çünkü. Benim gözlerimde dünyanın en güzel adamının öpücüğü var. Gözlerimden öper gibi bakıyor bana her defasında. Gözlerimin içine yerleşmek ister gibi, sanki hep oradaymış ve " oradan hiç çıkmak istemiyorum" der gibi bakıyor. Nehirler geçiyor onun gözlerinden biliyor musunuz ? Yeşil ve bal rengi nehirler... Bahçeler açılıyor önüme her seferinde. İçinde nefes almak istediğim, durup dinlenmek istediğim, bütün hayatımı inşa etmek istediğim bahçeler var. Bal gibi bakıyor gözleri, baldan bir renk... Renkten bir bal. Nehir gibi. Aşk gibi.
Ucuz cümlelerin ardına saklanmış bir sevgi patlaması değil bu. Bütün ucuzluklardan arındırılmış bir kadının, kadın olduğunu sanan bir çocuğun cümleleri yalnızca. Yalınlıkla eğitilmiş, küçük bir gülümsemeyle hayat bulmuş, hayatının tamamını o küçük gülümsemeye adayacak kadar aşık bir kadının, bir gün evrende yok olacak cümleleri. Sahi bir gün yok olacak değil mi tüm bu hislerim ? Bir gün bir şey olacak ve bütün hislerim uzay boşluğunda yolunu arayacak. Umutsuz değil cümlelerim lakin büyük felaketlere baş kaldıramayacak kadar aciz ve henüz çocuk.
Korkarım kaybetmekten. Kaybın büyüklüğünden midir bu korku yoksa kaybetmenin şanından mıdır bilinmez ama, aşkın olduğu her yerde kaybetme korkusunun galip geldiğini bilirim. İnsan bir gülümsemeye adarsa tüm ömrünü, sırf o gülümsemeye  sırf o yeşil bahçelere, baldan bir gülüşe bir ömür inşa etmeyi koymuşsa kafasına, omuzlarındaki yükler daha da ağır gelir ona. Ancak o gülümsemeyi her gördüğünde bulutlardan selam getirir dünyaya...
Sevilmek istediğim gibi seviliyorum.
Sevmek istediğim gibi seviyorum.
"Hayatımda ilk kez" ile başlayan cüretkar cümleler kurmayı pek severim lakin ilk kez gerçek anlamıyla kullanıyorum ki; hayatımda ilk kez olmak istediğim yerdeyim.
Hayatımda ilk kez yürüdüğüm bir yoldan eminim.
Hayatımda ilk kez yürüdüğüm bir yolun her köşe başını, her durağını, her evini, her bahçesini çok seviyorum.

Onun gözlerinde uykuya daldığımı söylemiş miydim ? Güzel ninnilerle, güzel düşlere uğurluyor beni... Güzel bakan gözlerle, güzel gecelere uyuyorum. Uyandığımda o bahçelerde geziyorum. Gezdiğim bu bahçeyi, bu baldan bahçeyi canımdan çok seviyorum.

Beni hep gülümsettiğini söylemiş miydim ? Ben gülümsediğimde kaybolur gözlerim, yok gibi... Hiç olmamış gibi... İncecik bir çizgi... Simsiyah bir çizgi olur.

Beni çok mutlu ettiğini, beni yeniden var ettiğini söylemiş miydim?
Sahi söylemiş miydim ne çok sevdiğimi?
Söylemiş miydim yüzündeki huzuru?
Siz bir de ona benim gözümden bakın...


-bulut

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder